Oi Amigos!
Çarşamba sabahı çıktığımız yolculuğumuz Cuma gecesi neticelendi ve yaklaşık 2300 km'yi 3 günde katetmiş olduk. Kazasız belasız, uzun ve yorucu yol dışında da zorluksuz olarak, yarım yamalak Portekizcemizle kaybolmadan Rio'ya varmış olmak büyük bir başarı bizim için. Şimdiye kadar bir seferde gerçekleştirdiğim bu en uzun yolculuk, benim için en önemli deneyimlerden biri şimdi..
Yolculuğa dair notlarımdan kısa kısa alıntılar yapacağım zamanla. Öncelikle şu resmi paylaşmak istedim:
Soldaki mavi T-shirtlü olan 2 gün beraber yolculuk ettiğimiz tır şoförümüz, beyaz T-shirtlü olan ise resimde gördüğünüz seyyar arabanın sahibi :) Hiç birimiz aynı dili konuşmuyoruz bu arada. Fakat inanılmaz iyi anlaştık. Beyaz T-shirtlü amca Arjantinli, 63 yaşında. Ve tam bir Rolling Stones hayranı :) sadece bu da değil, Janis Japlin, Jimi Hendrix, B.B. Kings'e bayılıyor amcam. Ayaküstü 15 dakika sohbet ettikten sonra sarılarak ayrıldık birbirimizden, son sözleri: Bon Voyage! idi..
Tır şöforümüz ise inanılmaz iyi birisi, 30 yaşında ve 7 yaşında bir oğlu var. İki günün sonunda birbirimizden ayrılırken gözlerim doldu resmen :')
Bir diğer paylaşmak istediğim resim ise şu:
Brezilya'nın yemyeşil bitki örtüsünden bir kare bu. Fakat resimleyemediğim bir görüntü vardı ki tablo gibi: Mor bir dağ, kıpkırmızı toprak, masmavi gökyüzü ve yeşil bitki örtüsü... Bu ülke gerçekten rengarenk! (:
Son resimde ise Brezilya'daki arkadaşlarımdan bir hediyeyi göstermek istiyorum:
Victor ve Sara bu küçük sevimli kurbağayı tüm yolculuğumuz boyunca yanımızda taşımamızı istediler. Çünkü bunun şans getirdiğine ve de sizi kötülüklerden koruduğuna inanıyormuş Brezilyalılar. Ne sevimliler yahu :)
*********
So we left Recife on Wednesday and thankfully arrived to Rio on Friday night. Actually as soon as we arrived, despite all of our tiredness, we went to drink outside with our host at the back streets of Rio! :) Anyways, having about 2300 km long journey without getting lost and not speaking any Portuguese was a great achievement for us! and of course a great experience as well. People are just so great here, you don't even need to speak the same language....
In the first picture you see our truck driver who we traveled 2 days together, in blue T-shirt, and a crazy cool old man who owns the small shop that you see in the picture. The old man is from Argentina, 63 years old, and he is a fan of Rolling Stones :) Also he loves Janis Japlin, Jimi Hendrix, B.B. Kings as well :)))) We just met him when we stopped in a petrol station when our truck broke down, again :)
At the second picture you see a little part of green Brasil :) There was a view that I saw when we were just passing but unfortunately couldn't get a picture of it. So imagine a blue sky, a red land, green plants and a purple mountain! Yes, it was just too good to be true..
And the last picture is a present from our Brazilian friends, Victor and Sara. They want us to carry that little frog with us everywhere we go because it supposed to protect us from bad things and bring us luck!
Çarşamba sabahı çıktığımız yolculuğumuz Cuma gecesi neticelendi ve yaklaşık 2300 km'yi 3 günde katetmiş olduk. Kazasız belasız, uzun ve yorucu yol dışında da zorluksuz olarak, yarım yamalak Portekizcemizle kaybolmadan Rio'ya varmış olmak büyük bir başarı bizim için. Şimdiye kadar bir seferde gerçekleştirdiğim bu en uzun yolculuk, benim için en önemli deneyimlerden biri şimdi..
Yolculuğa dair notlarımdan kısa kısa alıntılar yapacağım zamanla. Öncelikle şu resmi paylaşmak istedim:
Soldaki mavi T-shirtlü olan 2 gün beraber yolculuk ettiğimiz tır şoförümüz, beyaz T-shirtlü olan ise resimde gördüğünüz seyyar arabanın sahibi :) Hiç birimiz aynı dili konuşmuyoruz bu arada. Fakat inanılmaz iyi anlaştık. Beyaz T-shirtlü amca Arjantinli, 63 yaşında. Ve tam bir Rolling Stones hayranı :) sadece bu da değil, Janis Japlin, Jimi Hendrix, B.B. Kings'e bayılıyor amcam. Ayaküstü 15 dakika sohbet ettikten sonra sarılarak ayrıldık birbirimizden, son sözleri: Bon Voyage! idi..
Tır şöforümüz ise inanılmaz iyi birisi, 30 yaşında ve 7 yaşında bir oğlu var. İki günün sonunda birbirimizden ayrılırken gözlerim doldu resmen :')
Bir diğer paylaşmak istediğim resim ise şu:
Brezilya'nın yemyeşil bitki örtüsünden bir kare bu. Fakat resimleyemediğim bir görüntü vardı ki tablo gibi: Mor bir dağ, kıpkırmızı toprak, masmavi gökyüzü ve yeşil bitki örtüsü... Bu ülke gerçekten rengarenk! (:
Son resimde ise Brezilya'daki arkadaşlarımdan bir hediyeyi göstermek istiyorum:
Victor ve Sara bu küçük sevimli kurbağayı tüm yolculuğumuz boyunca yanımızda taşımamızı istediler. Çünkü bunun şans getirdiğine ve de sizi kötülüklerden koruduğuna inanıyormuş Brezilyalılar. Ne sevimliler yahu :)
*********
So we left Recife on Wednesday and thankfully arrived to Rio on Friday night. Actually as soon as we arrived, despite all of our tiredness, we went to drink outside with our host at the back streets of Rio! :) Anyways, having about 2300 km long journey without getting lost and not speaking any Portuguese was a great achievement for us! and of course a great experience as well. People are just so great here, you don't even need to speak the same language....
In the first picture you see our truck driver who we traveled 2 days together, in blue T-shirt, and a crazy cool old man who owns the small shop that you see in the picture. The old man is from Argentina, 63 years old, and he is a fan of Rolling Stones :) Also he loves Janis Japlin, Jimi Hendrix, B.B. Kings as well :)))) We just met him when we stopped in a petrol station when our truck broke down, again :)
At the second picture you see a little part of green Brasil :) There was a view that I saw when we were just passing but unfortunately couldn't get a picture of it. So imagine a blue sky, a red land, green plants and a purple mountain! Yes, it was just too good to be true..
And the last picture is a present from our Brazilian friends, Victor and Sara. They want us to carry that little frog with us everywhere we go because it supposed to protect us from bad things and bring us luck!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder